İş gücü piyasalarının sahip olduğu işsizlik, istihdam düzeyi, genç işsizlik, işgücü arz ve talebi gibi veriler politika yapıcılarının uygulamakta oldukları iktisadi faaliyetlerin performansını analiz etme acısından iyi birer gösterge olduğu söylenebilir. Bilindiği gibi iktisat politikaların temel amaçların dan bir tanesi de ülkede tam istihdamı sağlamaktır. Ekonomide işsizliğin ve istihdamın boyutu ülke ekonomisi hakkında bilgi vermektedir. Tam istihdamdan uzaklaşma başka bir değişle işsizlik sadece ekonomik bir konu olmayıp sosyal bir sorun olarak da toplumda kendin hissettirmektedir.
İktisadi düşünce tarihi içerisinde üretim faktörlerinden bir tanesinin de emek olduğu ifade edilmekte olup her ürünün değerinin, içerdiği emek miktarıyla belirlendiği düşünülmesine rağmen iktisadi analiz içerisinde işgücü ve istihdama ilişkin istatistiksel göstergelerinin toplanmasına ve hesaplanmasına ilişkin yöntemler geç dönemlerde tamamlanmıştır.
Ülkemizde TÜİK tarafında 1988 yılından bu yana “Hane Halkı İşgücü Anketi” düzenlenmektedir. Ülkemizde istihdam ile ilgili temel bilgi kaynağımız bu ankettir. 1999 yılına kadar yılda iki kere uygulanan konu anket 2000 yılı başından bu yana aylık olarak düzenlenmekte olup konu anketin yayınlanma periyodları, 2000-2004 yılları arasında üçer aylık olup, Ocak 2005 den bu yana ise aylık olarak yayınlanmaktadır. Bu çalışma kapsamında yapılacak analizlerde temel olarak TÜİK tarafından yayınlanan Hane Halkı İşgücü Anketi verileri kullanılacaktır. Bu kapsamda bazı temel kavramları kısaca açıklamakta fayda olduğunu düşünmekteyim.
Toplam Nüfusun istihdam yapısı yandaki grafikte gösterildiği şekildedir.
Kurumsal Olmayan Nüfus: üniversite yurtları, yetiştirme yurtları, huzurevi, özel nitelikteki hastane, hapishane, kışla vb. yerlerde ikamet edenler dışında kalan nüfus olarak tanımlanmaktadır
Çalışma Çağındaki Nüfus: Kurumsal olmayan nüfus içerisindeki 15 ve daha yukarı yaştaki nüfustur.
İşgücüne Dahil Olmayanlar: İşsiz veya istihdamda olmayan 15 ve daha yukarı yaştaki nüfustur. Çalışmaya hazır olmasına rağmen çeşitli nedenler ile iş aramayı bırakmış veya iş bulma ümidi olmayanlar da bu grup içerinde değerlendirilmektedir.
İşsiz: Referans dönemi içinde istihdam halinde olmayan (kâr karşılığı, yevmiyeli, ücretli ya da ücretsiz olarak hiç bir işte çalışmamış ve böyle bir iş ile bağlantısı da olmayan) kişilerden iş aramak için son 4 hafta içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve 15 gün içinde işbaşı yapabilecek durumda olan kurumsal olmayan çalışma çağındaki tüm kişiler işsiz nüfusa dahildirler.
İşgücü ve istihdam istatistikleri, çalışma çağındaki nüfusun, birbirini dışlayan üç grup altında incelenmesi esası üzerine inşa edilmiş olup bir kişi bu gruplardan yalnız birine dahil olabilmektedir. Bu gruplar İstihdamdakiler, İşsizler ve İşgücüne dahil olmayanlardır.
TÜİK tarafından aylık bazda yapılan “Hane Halkı İşgücü Anketi” kapsamında istihdam durumunu belirleyen mantıksal genel çerçeve aşağıdaki şekilde özetlenmiştir.
Aşağıdaki tabloda verilen 1923-Ekim 2021 dönemine ait işsizlik verileri incelendiğinde ülkemizde işsizlik oranının 1970’li yılların ortalarına kadar oldukça düşük seviyede seyretmiş olup verinin ciddi bir artış göstermemesi nedeniyle ülkemiz açısından o dönemlerde sorun haline gelmemiştir. İşsizlik oranın ülkemizde 1980’lerin ve 1990’ların başında gerçekleşen kısmı iyileşmeler dikkate alınmaz ise 1960’lardan itibaren sürekli artış eğilimi gösterdiği söylenebilir. Özellikle 2001 kriziyle birlikte, işsizlik ülkemizde daha da belirgin bir durum almış olup daha sonrasında uygulanan politikalar ile de istihdam sorunu çözülemeyerek işsizlik oranının artmaya devam ettiği görülmektedir.
Sonuç olarak yıllık bazda genel olarak ülkemiz işsizlik oranı tarihsel gelişimi incelendiğinde 1975’e kadar ortalama işsizlik oranımız 4,4 düzeyinde iken 1975-1990 arasında ise 8,34’e çıkmaktadır. 1980’den itibaren 10 yıllık dönemler itibariyle ortalama işsizlik oranına bakıldığında ise konu oranın sürekli bir artış eğiliminde olduğu görülmektedir. Konu oranın 80’ler ortalaması 7,9, 90’lar ortalaması 7,8, 20’ler ortalaması 10,4 ve 2011-2021 ortalaması ise 10,9 dur. Ülkemizde 2000 yılından sonra uygulanan istihdam politikaları; konu dönemde yaşanan 2001 bankacılık krizinin, 2008 yılında yaşanan global ekonomik krizin işgücü piyasaları üzerinde yarattığı olumsuz etkiyi bertaraf etmeye yetmediği görülmektedir.
Türkiye’nin OECD verilerine göre işsizlik oranı karşılaştırmasına bakıldığında işsizlik oranının diğer ülkelere göre oldukça yüksek seviyede olduğu, aşağıdaki grafiğin sağ tarafında bulunan en yüksek işsizliğe sahip 5 ülkeden biri olduğumuz görülmektedir.
Ülkemizdeki işsizlerin eğitim durumlarına bakıldığında ise işsizliğin nispi olarak üniversite mezunlarında yoğunlaştığını görmekteyiz. Bu bağlamada ülkemizde istihdam alanlarının yetersiz olmasının yanında eğitim seviyemizin de yeterli kalitede olmadığını söyleyebiliriz.
Sonuç olarak 1970’lerin ikinci yarısından itibaren Türkiye için önemli bir sorun haline gelmeye başlayan işsizlik olgusu 2000’li yıllarda ise etkisini ciddi manada hissettirmeye başladığını görmekteyiz. Özellikle 2001 ve 2008 ve sonrasında yaşanan krizlerin istihdam üzerinde yarattığı olumsuz etkile uygulanan makro ekonomik politikalar ile telafi edilemediği görülmektedir. Özellikle son yıllarda ülkemizde yaşanan ekonomik büyümenin istihdam üzerine yansımasının düşük düzeyde kaldığını söyleyebiliriz.